2 Mayıs 2009 Cumartesi

mayısın en güzel günü

Aynı eylem içinde en son birlikte bulunduğumuzda Pinhan anarşist, Hasretle ben ise sosyalisttik. Çalar saat, uyku, kahvaltı, merak ve barikat gibi bir sürü önemli sebepten dolayı, Pinhan sosyalist olan babası ile sosyalistlerin toplanma noktasına giderek bizden 1 saat kadar önce meydana çıkmayı başardı. Hasret'le ikimiz ise anarşistlerin toplandığı yerin oralarda, Dolapdere'den Cihangir'e kocaman bir labirent içinde Taksim Meydanı'ndaki peynire ulaşmaya çalışan fareler gibiydik. Barikatlarla çıkmaz sokağa çevrilmiş olan sokaklar dışındakilerde ise çoğunlukla biber gazı ve aşağı doğru koşanlar gibi koşullu korku uyaranları vardı.

Anarşistler rol çalarken

Özellikle de eylemler sırasında şiddete başvuranlardan "anarşist" diye bahsedenler bu 1 mayısta haklıydı. Yasadışı oluşumların uzantıları olan sol gruplardan beklenen cam kırma, molotoflama, barikat yıkma gibi eylemleri bu sene gerçekleştirenler anarşistlerdi.
Sosyalistlerin böyle eylemleri gerçekleştirebilmek için her aşaması çok gizli uzun toplantılar, eğitimler, sınamalardan geçtikleri yerde anarşistler internetten örgütlenerek, bir gece önce tahminen çok eğlenerek, gizlenmeden ve büyütmeden sapanlarına taş, çantalarına molotof doldurdu.

Evet uzak hedeflere kilitlenmeden eldeki olanaklarla tepki vermek anarşistleri komünistlerin karşısında avantajlı kılıyor. Ama tepki amaca hizmet ediyorsa işlevseldir. Bu noktanın dışında "şiddetin meşruluğu" şimdi tartışmaya başlarsak bitmeyecek kadar uzun bir konudur ama yine de sağduyudan yana olduğumu söylemek isterim.

Ne o bankaların camı umrumda, ne de en insancıl güç gösterisi "dağılın laynnn" diye hönkürmek olan polislerin canının yanması. Ama şiddet eylemine katılmaya ve sonuçlarına katlanmaya onay vermemiş insanları hesaba katmamak bir etik ihlali. Herkesin amacı Taksim Meydanı'na ulaşmakken bu konudaki çabaları boşa çıkaracak her molotof bize geri dönmüş demektir.
Geçen sene yine Hasret'le birlikte polisten kaçmadık taş atanlardan kaçtığımız kadar. Hele bir de polisin üstüne biber gazı atmaya çalışanlar olmuş, kimbilir kaç eylemcinin nefesini kestiler.

Herkes için en iyi olacak şeyi kendi bildiğine inandığı için kendi eyleminin başkasına getirdiği sonuçları önemsemeyen bir cesaret timsali olmaktansa saftorik bir şiddet karşıtlığını yeğliyorum.

Kul oldun köle oldun kurşun geçirmez cam oldun

Şiddet ve 1 mayıs demişken, türk polisi, türk emniyet müdürü ve türk valisi bu sefer de rollerini eksiksiz yerine getirdi. Polis olmak, üniforması olmadan bir hiç olanlara en iyi ihtimal evleri dağıtıp bırakma, karşısındakini böcek yerine koyma ve kadın karşısında yıvışıverme ayrıcalıklarına sınırsız ve sorgusuz erişim hakkı sağlar. Cinayet, tecavüz ve işkence ise daha mütalaalı olsa da bu adamcıkların kullanmaktan pek çekindirilmedikleri haklarıdır.

Bu sene kimseyi pek şaşırtmayan polis teşkilatı ise hiç özlemediğim televizyon maskaralıklarından biri olan "Habertürk"e göre "şiddet karşıtı grupların şiddet eylemlerine bile izin vermeyecek bir esneklik içinde" imiş. Mantıklı cümle kullanmayı öğrenememiş insanların eline mikrofon vermemelerini rica ediyorum bu kanaldan. Ayrıca arkanızda gaz bombaları patlarken şiddetin kanıtı olarak gösterdiğiniz üç tane misket kimseyi güldürmüyor.

Bu kanalın başka bir güldürmeyen iddiası ise "polisin nabız ölçtüğü" idi. İddiaya göre polis herkesin nabzını ölçmüş, nabzı yüksek çıkanların çantasını aramış ve molotof kokteyli buluvermiş.Ah tıp bilimi sen nelere kadirsin! Silahı üzerine çekinmeden boşalttığınız onca insandan sonra kim size çarpıntısız yaklaşabilir ki?

Seneye eylemcilere beta blokeri, polislere ise yalan makinesi öneriyorum.

1 Mayıs Sıkıcıları

Sıkılmak önemli bir işlev. Kahveye sarılmaya, düşünmeye ve kaçınmaya yol açar.

Bu 1 mayısta maruz kaldığım kişiler arasında en sıkıcısı Habertürkü izlediğimiz çay ocağındaki mahallenin hacı amcası tipli adamdı. Polisin haklı olduğunu, sabah burda yedi kişinin kafasının yarıldığını dünyanın en özgür ülkesinin Arabistan olduğunu yüksek sesle ve 20 kelimeyle uzun uzun anlattı.

Bazı sıkıcılar ise orta yaş ve üstü solcular arasından çıktı. "Hazır gençleri bulmuşum bilgilerimden faydalandırayım" diye düşünerek "Polis yolları emekçilerden korktuğu için kapıyor,doğruyu söyleyenlerden korkuyor bu polisler" gibi hakkaten de kimsenin aklına gelmeyecek tespitleri yüksek sesle ve daha çok kelimeyle dile getirdiler.

Bir de ayna karşısında prova edilmiş mimiklerle çevresine emir yağdıran üniversiteli delikanlılar gördüğüm yerde daha çok sıkılmamak için kaçmaya çalıştım.

"Sıkıcı" kategorisinde değerlendirerek "baskılama" ve "yok sayma" gibi niteliklerine haksızlık ettiğim pankart açıcılar ise her zamanki gibi iş başındaydı. Herkesin istemeden bulunduğu ara sokaklardaki -kesinlikle heterojen- kalabalıkları kendi kitesi saymaktan hiç çekinmeden imzalı pankartını açarak, kendi propogandasını yapan slogan atanlar o kalabalığı dört bir yandaki ara sokaklara itmek konusunda üstün başarı gösterdi.

Son olarak teşekkür

Gün boyu birbirimizi hiç kaybetmeden düşe kalka beraber ilerlediğimiz Hasret'a. canlı telefon bağlantısıyla bizi yönlendirip alana giriş noktalarından haberdar eden Pinhan'a, bizi labirentten çıkış yoluna götüren Niko'ya..
Barikatları aşanlara, barikatları açanlara...

...veee görüşmediğimiz onca yıldan beri aklını da kendini de değişmekten korkmadan güzel tuttuğu ve hala ortalığa onca neşe saçabildiği için Kostik'e.


2 yorum:

  1. efenim işte tv den göremediklerimiz: nabız yoklayan polise şunu da eklemeyi borç bilirim:

    kendileri çantalarını arıyorlar parktan geçen insanların. çantasından limon çıkanı gözaltına almışlıkları var. "bir suç unsuru olarak limon" başlığında inceleniyor sanırım.

    bunun dışında, alandan ayrılırken "nereye gidiyosunuz, daha dövecektik" şakacısını da hemen buraya eklemek isterim.

    maçka parkının korkuluklarından parka bakmaktan başka bişey yapmayan iki insana "buradan bakmak yasak" tan başlayan, "neden?" sorusuna, 5 robocop olmak üzere etraf sararak kafaya cop patlatmayı da esgeçmezsem 1 mayısta göremediklerimiz/duyamadıklarımız izlenimlerimin hatrı kalır.

    yaşlılara gelince: eheh meydana çıkış esnasında civarında olduğum eski tüfeklerin tamamının halay çeken, slogan atan, anıta çıkan filan "gençleri" gördüğünde, aynılarını kendileri de 5 dakika önce yapmış olmalarına rağmen, 2 dakika aralıklarla, bıkmadan usanmadan "bu gençler de bu işleri hiç bilmiyor, çok toylar canım" deyip durmaları benim de gözümden kaçmadı.

    anarşistler: avropa görmüş çocuklar, o "acab" yazılamarlından belli:} işlevselliği, onların yüklediği anlam kadardır bence. onlar için varsa, vardır. yapılır.senin benim için yoktur, yapılmaz. genel geçer olmuyor bence şiddet-birey-toplum- dert anlatma ilişkisi. tek bir temele oturmuyor. ortaya çıktığı ana, faili olan ve nesnesi olan kişilere, nesnelere göre, bazen anlam kazanabiliyor. bazen de yüzümüzü ekşitiyoruz işte. genel olarak söylenebilecek tek şey varsa: bence irkilmek de irkiltmek de iyidir bazen. eheh o bazeni koyunca oraya çok genel oldu gerçekten:}

    gerçi ben de yazarım ama, eklemezsem olmaz, bu günden aklımda kalacak olan, kullanılan gücün orantısızlığı değil (alışık olmakla alakalı bu), ama kritersizliği idi. tek kriter kalabalığı arttırmamak olunca, mecidiyeköyden korteje yürümek isteyen keskliker ağır gazla dağıtılırken, ciddi ciddi hadise yaratan bi çok grubun korteje girebilmesi gibi durumları görmek enteresandı.


    alışmışız tabi önüne her geleni ezmesine, elleri copluların. gücünün yetemediği grupların olduğunu, olabileceğini uzun zamandan sonra bugün görmüş olduk sayılır. eheh bir de ankarada arama noktası hadisesi vardı ki, bi ara birinin, polise "gelsene lan" diye parmak salladığını filan gördüm. eheh. en son yunanistanda görmüştüm böyle şeyler:}

    iyidir iyi.
    evet dünyanın en yüzeysel insanı yorumuyla bu başlığı da kapıyorum.

    uyanamayan yerlerinizden öpüyorum:}

    YanıtlaSil
  2. yazınız gayet doyurucu olmuş. üslup zaten kendisini okutuyor. ben de o aşağıya doğru koşan korku uyaranlarından biriydim. ama emekli prim gün sayımı hesaplamam gereken günlerde sıfır örgütlü beni o koşuşan kalabalığa dahil eden meydana çıkmak hedefi değildi.
    sonuçta fare olduğunuzu bilmeniz labirent duvarlarını yıkmaya uğraşmanıza engel değil. ha bu da deneyin bir parçası derseniz şiddet konusunda yazdığınız gibi içinden çıkılmaz bu işin.
    yazı güzel olmuş emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil