Lost artık sonuna yaklaşırken benim için taşıdığı heyecanı yitirmek üzere, sanırım bunda daha heyecan verici birşey olan Dr. House'la tanışmamın da etkisi büyük. Şu son sezonun (5) ilk birkaç bölümünden sonra beni heyecanlandıran tek şey Rose ve Bernard'ın yaptıkları seçim oldu.
Yine de rüyalarım sanıyorum ki biraz geriden takip ediyor. Newroz, ben ve bir misafir evimin yakınındaki caddeden yukarı doğru yürüyerek pastane arıyoruz. O sırada ben fırının yanında fırıncıların masa atıp çay içtikleri köşede bir tezgah görüyorum, kaldırımın kuytusunda yalnız başına bir pastane tezgahı, un kurabiyeleri, içi reçelli üstü çikolatalı kuru pastalar. Herşeyiyle çok eskiye ait, hafif paslanmış parlak tenekeden camekanın arkasında üçer raflı iki bölme, bir yanda tuzlular diğerinde tatlılar. Sokağın ortasında öyle geçmişten gelmiş, öyle garip duruyor ki newroz ve misafir yürüyüp giderken önünde kalakalıyorum, bu kadar eski, bu kadar geçmişten olmasını hayran hayran izliyorum ve 5 lirayı son gördüğüm zamanı düşünüyorum. Avşa'daki yazlık fırınlardan birinin yine aynı böyle olan tezgahının üstüne saymıştım bir sürü 5 lirayı. Epey eski bir anı olmalı çünkü sonrasında hatırladığım ilk makul para 100 lira ki kendisi ilkokula başladığımda günlük harçlığımdı. İşte o tezgahın karşısında fırının kapısına yaslanmış kardeşimle harçlıklarımızı birleştirerek aldığımız ve bisikletle gittiğimiz deniz kıyısında yediğimiz poğaçaların, içinde ne olursa olsun şimdi koşa koşa işe ve okula yetişirken aldığım poğaçaların yanından bile geçemeyecek güzellikte olduğunu, pastane denilen mekanlarda satılan daha albenili ve daha avrupalı pastaların, anneyle alışveriş sonrası gidilen pastanelerdeki beyaz plastik kaplardaki spangle ile limonata lezzetine asla erişemeyeceğini düşünüyorum.
Sonra yaslandığım kapının ardından bir kadının çığlığını duyuyorum. Kapının ardında olanları görmüyorum ama biliyorum ki orda bir kadınla bir erkek tecavüz oyunu oynuyorlar, gerçek bir tecavüz yok. (bundan sonrasını anlatmak bilmeyene lost anlatmaktan hallice) Ben daha önce, çok eskiden o kapıya yaslanmış, aynı çığlıkları duymuş ve gerçek sanmışım bu yüzden de şimdi hatırlamadığım epey karmaşık işlere sebep olmuşum. Ama o anda o zamana geri gidiyorum (ya da onlar geliyor) işlerin öyle olmadığını anlıyorum. Lost'taki kurgular gibi birşeye birinin tanık olması, sonra aslında onun ne olduğu ve bunların zamanlararası olması gibi, epey karışık.
Yolculuk eden ben miyim, onlar mı?
26 Mayıs 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder