zaman zaman denk geliyorum.
köri soslu tavuk tarifi, leke çıkarmanın püf noktaları, nernst denklemi, kamboçyanın tarihi, kediniz çok ısırıyorsa ne yapmanız gerekiyor (bişey yapmayın, kedi o demek zaten), istanbulda balık tutulacak yerler...söyleyecek sözü olmamakla suçlanan bir kuşağın kendini gelmiş geçmiş tüm kuşaklardan daha fazla cümleyle ifade etmesi ilginç.
modernizmi aşırtıp geçtiğimiz şu çağlarda ortak cümlelerimiz olmasın varsın.
yine de insanın yüreğini coşkuyla gümbürdeten zamanlar değil bunlar. o yüzden bu zamanda yeni bir damga oluşturacak değişimler karşısında ben hemen burnumu kıvırmaya başlarım
ilk tanıştığımda direnç göstermeyeceğim tek yenilik zaman makinesi olur herhalde.
tozlardan ve kırıntılardan kendi kendine kurtulan evler icat ederlerse de hayır demem..
ama sırasıyla bilgisayar, internet, mail adresi, cep telefonu, sanal sözlükler ve bloglara direnç göstererek kasetlerin, kitapların ve fihristlerin en kutsal kaynaklar olduğu çağlara dönmeye çalıştım. olguların tamamını "iyi" ya da "kötü" diye sınıflandırmaya çalışarak gayet gerzekçe bir tutum gösterdiğimi teknoloji ile ilgili değil tamamen başka bir alanda, başka vesilelerle fark ettim.
artık şarkılar, filmler ve düşüncelerle idare ediyorum.
28 Nisan 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
o yeniliğe direnmek ne kadar köklü bir alışkanlık. iyi/kötü den ziyade, bir üşengeçlik ve kendimi zorlamaya, öğrenme sürecine direniş oluyor. çocukça bir şey mi? tembelce mi? güvensizce mi? ben bilmem. neyse ki, varlığını farkettiğim, iyice anlamlandırarak farkettiğim şu son 3-4 senede bu hissin kendisine de direniyorum. daraldığım ne varsa gidiyorum üstüne. eheh. oyunlar güzel oluyor böylece:}
YanıtlaSiliz iz dolsun burası madem.
izleyelim hem de.
çok güzel olacak.