15 Mart 2011 Salı

keşke hiç kişilik testi çözmeseydim

bu aralar hayatımdaki en heyecanlı şey hiçbir şeyi doğru düzgün yıkamayan bulaşık makineme düzenlediğim operasyonun işe yarayıp yaramadığı. sınav gecesi bu gece öyle bekliyorum işte.

psikoloji okumaya başladığımda ve hatta diplomamı alıp "napcam şimdi" diye düşünmeye başladığımda, hatta ve hatta karşıma çıkan her şeyin ilgimi çektiği "zihinsel engellilerle çalışayım ben, yok yok galiba en iyisi travma yine" zamanlarımda bile aklıma en son gelen şey bi labaratuara kapanmaktı. kolaydı bizim lisans dersleri, sınavdan önce bi gece notlara göz gezdirdin mi geçiyodun, hatta göz gezdirmesen de geçiyodun. bu formülün tutmadığı tek dersim öğrenme dersiydi, üç kerede zor verdim o dersi. aynısı lisede biyoloji dersinde de başıma gelmişti, biyoloji konusundaki gerizekalılığım dillere destan, kulaklara küpe olmuştu gel gör ki ben mutluluğu nerde buldum şimdi; fizyoloji labaratuarında sıçan izlemekte.

şu kişilik testleri, kariyer seçim envanterleri, lise boyunca ağzımıza burnumuza soktukları tüm o ölçümler bi boka benzeseydi benimkilerin sonucunda "sanatçı, sanatçı tam sanatçı al götür koy louvre'un ortasına" yazmaz ve ben de tüm lise yıllarımı "sanatçıyım ben yeaaa" diye össye hazırlanmaya bile zahmet etmeden ortanın üstüne çıktığından bile emin olamadığım yeteneğimi geliştirmek adına kara kalem, kil ve suluboya arasında heba etmez ve belki şimdi genetik mühendislerine bile tepeden bakan hekimlerden biri olurdum.

hayvan kullanım kursu açıldı sonunda, formalite gereği bi sertifikam olması lazım, gidip sınıfta oturuyorum bütün gün, hayatımdaki bu heyecan patlaması biraz da bu yüzden sanırım. ama bu akşam yeni sıçanlarımı götürmek için labaratuara gittim, nasıl özlemişim. bi de ayyüzlüm sağolsun pırıl pırıl temizlemiş ortalığı, beni oraya gömseler gam yemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder