6 Mayıs 2021 Perşembe

yine çok eski ve şimdi tamamlanmış bir yazı


Maral'I ilk gördüğümde de, hep gördüğümde de, son gördüğümde de, geçen hafta gördüğümde de saçları kızıla boyalıydı...İkimizin de Beyazıt'taki hayatımıza heyecanlı bir başlangıç yapacağımız günlerde bizi Duygu tanıştırmıştı. Duygu'yu o yazdan 9 sonraki yazın sıcak ve güneşli bir temmuz öğleninde toprağa verdik.  Gündüz Yüzlü Kız'ı ve Stairway to Heaven'ı her dinlediğimde Duygu'yu hatırlarım. Duygu'yu sık sık hatırlarım. Maral da hatırlıyordur. Hande de hatırlıyordur. J. de hatırlıyordur. Bir araya gelirsek birlikte hatırlarız. Yaşamayı bu kadar seven ve yaşamaya bu kadar yakışan gündüz yüzlü güzelimizi yaşatmanın başka hiçbir yolu yok çünkü. Çünkü kabul etmek lazım ki ölüleri ancak nöronlarımızdaki proteinlerde yaşatabiliriz.

Maral da artık yok. Duygu gibi ölümde, Hande gibi zamanda kaybolmadı. Başka şeyler seçti ve bunlar bana sinsice göründü. Tam da birlikte yaşamak için bir adım atmışken öylece çıktık birbirimizin hayatından. 

Onu özlemiyorum...Hatta sevgilisini ondan daha fazla özlüyorum. Aslında galiba sadece bir arada ve kalabalık olmayı özlüyorum. Bir daha hiç kalabalık olunamayacakmış gibi geliyor, olunabilen kalabalıklarda da benim içime afakanlar basıyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder