yazmak gitgide zorlaşıyor...uzun bir aradan sonra ilk cümlemin bu olmasını uygun gördüm. cümledeki dramatik tınının aksine büyük bir ciddiyet ve hatta biraz da merakla yazıyorum bunu.
düşünüyorum da neden yazmadığım sorusunun cevabını yazmadığım zamanlarda yaptıklarım veriyor galiba. başka şeyler yazmam gerekti biraz daha ciddi biraz daha a artı b ama kesinlikle otobiyografik olamayan şeyler yazdım son bir yıldır.
bu son cümleyi yazdıktan sonra mügünün evinin muhtelif odalarını gezdim ve insanın klavyesinden, kaleminden çıkan birçok şeyin kastı olmaksızın otobiyografik olduğunu düşündüm. mesela belki yarın çok büyük bir ciddiyetle kuvvetle muhtemel ki yaşam öykümün en önemli yazılarından biri olacak bir anlaşmalı boşanma dilekçesi yazacağım,
bu dilekçeyi yazmak ve yazmamak arasında sıradağlar olmasına rağmen o uzak mesafede sık sık gidip geliyorum. o mesafalerin iki ucunda bambaşka şeyler düşünen, bambaşka şeyler hisseden iki ayrı insan oluyor. çok farklı saiklerle düşünüp karar veriyor ve birbirlerine hiç benzemeyen şeylere neden olabiliyorlar.
bunlar olurken mügüde kalıyorum. mügünün evinde yani. mügüyle daha önce onun mersine gelişleri, benim istanbula gidişlerim dışında bu kadar uzun süre birlikte kalmamıştık. yine de kendime ait bir evi özlüyorum. ankara'yı sevmeye çalışıyorum ve bunun için çok da çaba göstermem gerekmiyor. bu sessizliğine ve ciddiyetine rağmen rahat ve nazik olan kenti çocukluğumdan beri seviyormuşum aslında. ama sanırım ankara ve mersin daha uzun yazıları hakediyorlar.
çok farklı niyetlerle başlamıştım farklı şeyler yazdım. bu da böyle olsun.
20 Ekim 2014 Pazartesi
11 Şubat 2014 Salı
bunu sadece unutmak istemediğim için yazıyorum. kardeşimle aynı odayı paylaştığımız son evimizdeydik. herşeyi birlikte yapmayı seviyorduk, bir de ben o zamanlar yönetmeyi seviyordum sanırım odamızı birlikte topluyor duvarları birlikte süslüyorduk. bir oyuncağımız vardı ince ayakları üzeridne duran tüyden bir kafa. sadece peluş tüy. avuç içi kadar küçük birşey. hediye mi gelmişti bi fuardan mı alınmıştı hatırlamıyorum orasını. ama gözde oyuncaklarımızdan biri değildi. bir de ayakları kırıldığı için herhalde ayakta durmuyordu. "atalım bunu artık, sen git çöpe at" dedim. kardeşim oyuncağı alıp gitti . bir süre dönmeyince peşinden mutfağa gittim ve kardeşimi masada elindeki oyuncağa bakıp ağlarken buldum. sonra onu bantla dolap kapağına yapıştırdık.
hayattaki en büyük sevinçlerimden biri, en büyük sevgimdir kardeşim. ne kadar güzel ve duyarlı bir yandan da ölçülü ve tutarlı bir yetişkine dönüştüğünü her fark ettiğimde içimde sevgi ve gurur karışımı birşeyler kabarır.
hayattaki en büyük sevinçlerimden biri, en büyük sevgimdir kardeşim. ne kadar güzel ve duyarlı bir yandan da ölçülü ve tutarlı bir yetişkine dönüştüğünü her fark ettiğimde içimde sevgi ve gurur karışımı birşeyler kabarır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)