17 Kasım 2009 Salı

ellis'e iade-i itibarım

gün gelip de anarşizan bir çabanın altından kognitif davranışçı terapinin en eski yaklaşımının çıkacağını rüyamda görsem inanmazdım.

gerçekçi ve rasyonel olmayan bir ruh halinden kurtulmanın yolunu bulmaya çalışırken ellis'i yeniden keşfetmek düşüncenin bir cilvesi olsa gerek. ya da dünyanın...neyse düşündüğüm yöntem şuydu

1. yazmak. kimsenin okumayacağını bilerek olduğu gibi yazmak.
2. sürekli yazdığını okumak ve düzeltmek.

burdaki asıl çaba şu; devrik cümleleri ve irrasyonel çıkarımları ayıklamak.

bu sürekli rekonstruksiyon sonucu en büyülü şeyler bile renksizleşiyor, o büyünün kafasından vazgeçmeye hazır olmadan girişmemek gerekiyor bu iş. ya da girişsen de fayda etmiyor zaten bunu yapacak motivasyonun olmuyor.

14 Kasım 2009 Cumartesi

rüya V

bir zamanlar üyesi olduğum partide az konuşulur, çok iş yapılırdı. örgüt denen şeyin nasıl birşey olması gerektiğine kafa yormuş olan herkes bilir ki bu etkin ama geriletici bir tarzdır. zaten çok gerilemeden kaçtım, onlar gerilemeye devam ettiler. en son kemalist bir yatakta threesome için birilerini daha kandırma peşindelerdi, bi de bayrak derler bazı bazı, vatan falan, sık sık emperyalizm ve satır aralarında binlerce kere ulus devlet. Ama hep devlet, hep iktidar, ağababalarına her daim konfor, kitlelere konformizm.

dün rüyamda onlar vardı, parti ise kocaman bir bardı. sonradan nasıl olduğunu kimsenin anlamadığı bir şekilde parti başkanı yaptıkları yoldaşım (kalbimde bir yerlerde hala yoldaşımdır) barın kapısında duran gözleri uykusuzluktan kaymış bir bodyguarddı halbuki o adamın ne olursa olsun yorgun göründüğüne uyukladığına şahit olmuş değilim, dedim ya severim kendisini. halen onların kimliğini cüzdanımda taşıdığım zamanlarda bir sevgilim vardı onun da cüzdanında bir adet amblemli kimlik vardı ama o sevmezdi bu sonradanbaşkanolmuşyoldaşımı...sonradan başkanolmuşyoldaşım da ondan hiç hazetmezdi, hatta galiba onunla sevgili olduğum zamanlardan benden de...20li yaşlarını sürüyordu herkes, böyle şeyler olur ergenlikte.

işte o bara o eski sevgilinin ablasıyla gittim. (kendisinden birkaç yıldır, ablasından da tanıdığımdan beri hiç hazetmemekteyim bu arada bunu söylemem lazım) sonradanbaşkanolmuşyoldaşımla bir masaya oturduk, mutsuz olduğunu anlatıyordu adam ablaya, "öldürdüğüm kızımızın laneti üstümde" diyordu ve gerçekten de çok mutsuz ve hatta kahrolmuş görünüyordu. onları yalnız bırakmam gerekiyordu (ahlaki olarak) ama başka bir ahlak meleği de doğru olmayan birşeyler döndüğünü söylüyordu çünkü gerçekte bu ikisinin arasında birşeyler geçmediği gibi, o kürtaj hikayesinin de ne kadar başka bir hikaye olduğunu hem gerçekte hem rüyada çok iyi biliyordum. onları yalnız bıraktım sonunda ve barı(partiyi) gezmeye başladım. bir salonda mk toplantısı yapılıyordu, oraya girdim, ne de olsa bar, gizlilik güvenlik ayağı çekmediler bana. herşey eskiden nasılsa öyleydi, şimdi ismini unuttuğum insanlar falan ama gariptir yaşlanmışlardı. 5 yıl içinde eskimişlerdi gerçekte olması gerektiği gibi. "eşyaları toz kaplıyor insanları yaşlılık" diye düşündüm, söyledim de galiba bunu onlara.

masaya geri dönerken birbirine bağıran çağıran insanlara rastladım ki bu o örgütün geleneği gibi bişeydir, üstler astlarına bağırır durur habire (düşündükçe öfkeleniyorum)

sonra olmazolasıca ablayla birlikte dışarı çıktık, sabaha karşı istiklaldeydik ve o bana kardeşine ne hediye alacağını soruyordu. "saat al" dedim ve hatta saati tarif ettim, simsiyah bi saat. "niye yalan söyledin o çocuğa?" diye sorduysam da cevap vermedi bomboş istiklal caddesinin karanlığında kayboldu.






8 Kasım 2009 Pazar

herkes kendi yatağında...

insanın başına her gün gelmeyecek, hatta bazı insanların hayatına ömürleri boyunca uğramayacak bir duygu halinden, karmaşadan geçiyorsan anlatmamalısın çünkü söz "yalan"dır her zaman. o asla bir pipo değildir ama bazen bir pipo sadece bir pipodur.
anlatmamalısın ve zaten senin imgeleminde kurgulanmış birşeye başka imgelemler katmamalısın, üstelik de tüm ilişkilerin bir yönelimi, ilişkideki tüm tarafların birbirine karşı bir konumu vardır ve birçoğumuz da bunları her duruma göre esnetecek kadar açık zihinlere sahip değiliz.

hikayeni kendin bütünle...kendi nehrini kendin çağlat.